5 Ağustos 2013 Pazartesi

Savaşın ateşinden sefaletin kucağına





Suriye’deki iç savaştan kaçarak önce Urfa’ya ardından da İstanbul’a gelen ailelerin yaşadıkları fakirlik ve verdikleri yaşam mücadelesi yürek burkuyor.

İç savaşın yaşandığı Suriye’de savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınanların da durumu içler acısı.
Çok sayıda Suriyeli’ye ev sahipliği yapan İstanbul’daki mülteciler adeta yaşam savaşı veriyor. Eminönü’nde 300-400 liraya kiraladıkları tek göz odalarda insanlık dışı şartlarda barınan Suriyeliler, su satıp temizliğe giderek hayatta kalmaya çalışıyor.


Eminönü’nün birbirine benzeyen daracık ara sokaklarından birinde, yerin altına açılan bir kapıdan içeri giriyoruz. Kapıyı açmamızla birlikte insanın burnunun direğini sızlatan bir koku duyuyoruz. Yaz güneşinden karanlığa açılan kapıdan girince karşılaştığımız manzaranın şoku karşısında 1-2 dakika hareketsizce kalıyoruz. Her şeye karşın gülümseme ve heyecanlarını yitirmeyen çocukların etrafımızı sarmasıyla kendimize geliyoruz.

Yardımlarla yaşıyorlar
Eminönü’nde demir kapıdan yerin altına inen merdivenlerle girilen bodrum katta ve oradan bir farkı olmayan üst katlarda 20 Suriyeli aile yaşam savaşı veriyor. Yaşamaya razı oldukları bu yeri görünce aslında nasıl bir savaştan çıkıp geldiklerini anlamak o kadar da zor değil. Burun direğini sızlatan bir kokunun hakim olduğu, karanlık ve kir içindeki binada ilk girdiğimiz odada yaşlıca bir adamla karşılaşıyoruz. Odaya girmemizin peşi sıra içerisi doluyor. Hepsinin amacı derdini anlatıp, yardım alabilmek... Çünkü hayatlarını aldıkları yardımlarla idame ettirebiliyorlar. Halep’te savaştan kaçıp, Urfa’ya geçmişler. ‘Orası büyükşehirdir, iş imkanı vardır, daha iyi şartlarda yaşarız’ diye düşünerek, ceplerindeki son parayla İstanbul’un yolunu tutmuşlar. Ancak iş bulamayınca çaresiz bu izbede yaşamaya başlamışlar. Başlangıçta bir odası için 400 TL kira ödemeyi kabul etseler de sadece su satarak günde 30-40 TL kazanabildikleri için ev sahibine sürekli borçlanıyorlar. Adının Muhammed olduğunu söyleyen yaşlı adam tek isteklerinin Urfa’ya dönecek yol parası bulmak olduğunu söylüyor.  Sonrasında da Urfa’da mevsimlik işçi olarak tarlalarda çalışmayı planlıyorlar.
Savaşın ateşinden sefaletin kucağına
Kapı kapı dolaşıyor
Bir başka odaya geçmek için oradan çıktığımızda içeri giren genç bir kadın görüyoruz. Henüz 24 yaşında 3 çocuk annesi Dia Ömer, temizlikten döndüğünü söylüyor. Eşi Suriye’de savaşırken kendisi yaşları 1.5 ila 4 arasında değişen 3 çocuğu ile Türkiye’ye gelen Dia Ömer, 1.5 aydır Eminönü’ndeki bu bodrum katında yaşıyor. “Ev ev dolaşıp temizlikçiye ihtiyaçları var mı diye soruyor, sık sık apartmanlarda merdiven silmeye gidiyorum” diyerek hikayesini anlatmaya başlayan genç kadın, “Sabahları 08.30’da çıkıyorum öğleden sonra 3 gibi dönüyorum. Günde
10-15 TL alıyorum. Geldiğimden beri eşimden hiç haber alamadım. Savaş bitsin, tek isteğim ülkeme, evime geri dönmek” diye devam ediyor.



Ultrasona para yok
Bodrum katından çıkıp, üst kata geçiyoruz. Kadınların yaşadıkları dramlar hep daha ağır. Nadya, kocasının iki eşinden biri. Diğer kadın savaşta ölünce Nadya onun 8 çocuğu ve kendi çocuğuyla birlikte Türkiye’ye gelmiş. Burada hamile olduğunu fark eden Nadya, hastaneye ultrason için verecek 180 lirası olmadığından muayene olamıyor. “Kendimi çok halsiz hissediyorum, dışarı çıkacak kadar bile gücüm yok. Bebeğimin sağlığını merak ediyorum fakat ultrason için para bulamıyorum” derken, gözleri uzaklara dalıyor.

4 çocuk da hasta
Sokağa çıktığımızda henüz gördüğümüz manzara karşısındaki şoku üzerimizden atamadan sokakta oturan Suriyelilerden bir kaçı etrafımızı sarıp hikayelerini bir umutla anlatmak istiyorlar. İçlerinden biri henüz bir hafta önce İstanbul’a gelmiş. Bizi “evlerine” götürüyor. Yere aşınmış bir kilim serdikleri ve baş köşede Suriye’den getirdikleri kafesin içerisinde duran bir kuştan başka hiçbir şey olmayan tek göz odada yaşayan ailenin dört çocuğu hasta... Hastanede çocuklar ücretsiz muayene olmuş, ilaç almışlar ama nafile... Çocuklar hala yatak döşek yatarken ailenin yetişkin erkekleri bir müjde verir gibi bayram sonrasında çalışacakları bir tekstil işi bulduklarını söyleyerek, her şeyin daha iyi olacağına dair umutlarını anlatıyorlar.
Kendilerine odaları kiralayan bakkalın veresiye defterinde mültecilerin isimleri yazılı. Odalarda bulunan tek eşya ise bir televizyon ile bir vantilatör. Yorgan ve battaniye üzerinde bir odada 7-8 kişinin uyuduğu odaların camları dahi yok.

İş bulamayan Suriyeli mülteciler 
hayırseverlerin yardımlarıyla yemek bulabiliyor.




3 Suriyeli’den 1’i kalmak istiyor

Türkiye’deki mülteci kamplarında kalan Suriyelilere yönelik araştırmaya göre, kamplarda kalan Suriyelilerin yüzde 35.5’i Türkiye’de temelli yaşamak istiyor.
9 Eylül Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Özkan Yıldız’ın Suriyeli mülteci kamplarında gerçekleştirdiği anketler üzerine hazırladığı rapor ilginç sonuçlar içeriyor. Harran konteyner kenti ile Akçakale çadır kentinde kalan 1000 mülteciyle görüşen Yıldız’ın raporuna göre, Türkiye’ye gelen mültecilerin yüzde 54.7’si Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a güvendiği için Türkiye’yi tercih etmiş. Ankete katılan Suriyelilerin yüzde 28.7’si sınıra yakın olduğu, yüzde 23.3’ü ise Türkleri kendine yakın gördüğü için Türkiye’yi tercih ettiğini söyledi. Ankette, “Esad sonrası Suriye devleti nasıl bir siyasal rejimi model almalıdır?” sorusuna Suriyeli mültecilerin yüzde 43.1’i “Türkiye tarzı laik demokratik model” yanıtını verirken, yüzde 25.3’ü ise “Mısır tarzı ılımlı İslam modeli” yanıtını vermiş. Suriyeli mültecilerin yüzde 35.5’i ise uygun koşullar sağlandığı takdirde Türkiye’de temelli yaşamak istediğini belirtimiş.

BURCU ÜNAL / İstanbul - 
FOTOĞRAFLAR: OZAN GÜZELCE
http://gundem.milliyet.com.tr/savasin-atesinden-sefaletin/gundem/detay/1745978/default.htm