14 Kasım 2011 Pazartesi

Suriyeli mülteciler için ziyaretin dönüşü yok


Türk Hükümeti Hatay’da Suriyeli misafirler için kurulan Buynuyoğun mülteci kampını “geçici ikamet” olarak tanımlasa da durum pek öyle görünmüyor.

Sadece 4 ay önce tarım alanına inşa edilen Boynuyoğun kampı, Arnavut kaldırımı ve yaya yoluyla döşendi. Çocuklar, bir gün önce üniformalı Türk askerleriyle voleybol oynadıkları geniş oyun parkları ve spor tesislerinde zaman geçiriyor.

Ücretsiz telefon standları kamp alanının yakınına dizilmiş, muntazam bir şekilde kurulan çadırlarda bile elektrik var. Çadır kentte tam kadro çalışanıyla bir bölge hastanesi, anaokulu öğrencilerinin yaptığı renkli çalışmalarla donatılmış bir çadır okul, donanımlı bir bilgisayar laboratuarı ve bir toplantı salonu bulunuyor.

Haziran’da Suriye’nin kuzeyinde başlayan hükümet karşıtı protestoların ardından ilan edilen sıkıyönetimden bu yana 19 binden fazla Suriyeli Türkiye’ye kaçtı. Bugün 7 bin 600’den fazlası Türk hükümetinin kurduğu kamplarda yaşıyor. Esat hükümeti uluslararası kınamalara rağmen sıkıyönetimi ağırlaştırdığından beri mülteciler burada uzun bir süre kalacak gibi görünüyor.

Sokaklarda ölü insanları gördüğü gün 18 kişilik ailesini alıp Jisr el-Shoughour’dan kaçtığını söyleyen 62 yaşındaki Muhammad Haji Hassan “Güvenliyse ülkemize döneriz ama neden ölmek için gidelim ki?” dedi. “Beşar ölmeden evime gidemem. Suriye’deki bir hükümet değil, çete. Eğer gerçek bir yönetim olsaydı kendi insanını öldürüyor olmazdı.”

Türk yetkililer ihtiyaç olduğu sürece insani yardımlara devam etmeye hazır olduğunu fakat mültecilerin yarısından fazlasının ülkelerine çoktan geri döndüğünü açıkladı.

Mültecilerden sorumlu oldukları söylendiğinde öfkelenen yetkililer, Türkiye’nin beş tanesi siviller biri de asker kaçakları için hazırlanan toplam altı kampın kurulması ve bakımı için son altı ayda en az 15 milyon dolar harcadığını söylüyor. Suriyelilerin mülteci değil, ayaklanma sona erdiğinde ülkelerine dönecek olan misafirler olduğu konusunda ısrarcılar.

Türkiye’nin Esad’ı eleştirmesi ve Suriye Ulusal Konseyi, bir siyasi grup, Özgür Suriye Ordusu ve bir hükümet karşıtı milis kuvveti dahil olmak üzere Suriye karşıtlığının organize olmasına izin vermesinin ardından, mültecileri kabul etmesi, Suriye ile ilişkileri yıllar sonra en düşük noktaya getirdi.

İki ülke arasındaki gerilim Cumartesi günü hükümet yanlısı bir kalabalığın Suriye’deki Türkiye büyükelçiliği ve konsolosluklara saldırmasıyla daha da arttı. Aynı gün Arap Birliği, sivillere şiddet uygulanmasına ve hükümetin 2 Kasım’da üzerinde anlaşmaya varılan barış planını izlemedeki başarısızlığına dikkat çekerek Suriye’nin üyeliğini askıya aldı.

Fakat Boynuyoğun’da mavi dağların gölgesinde kalan nadasa bırakılmış pamuk tarlalarının arasındaki hayat, Suriye’de gittikçe artan şiddetten uzakta bir dünyada hissettiriyor.

Buradaki mültecilerin çoğu, Haziran’da güvenlik güçleri ve halk milisleri arasındaki çatışmaların ve asker kaçaklarının hükümetin ezici sıkıyönetimini alevlendirmesinin ardından Suriye’nin kuzeyindeki Jisr el-Shoughour’dan buraya geldi. Ülkelerindeki katliamın izlerini taşısalar da gelecekten endişe duysalar da, Boynuyoğun’da düzenli ve güvenli bir yaşamın yolunu buldular.

Buraya 26 aile üyesiyle gelen bahçıvan Muhammad Hejazi “Burada geceleri çadırımın fermuarını çekip güven içinde uyuyabileceğimi biliyorum” dedi. “Suriye’de kapılarınızı istediğiniz kadar kilitleyin güvenlik güçleri kapıyı kırıp sizi götürebilirler.”

Kimse Suriyeli mültecilerin ne zaman gideceğini ya da gidip gitmeyeceğini kesin olarak bilmiyor ancak çoğu için geri dönme beklentisi ancak bir uzun dönem hevesi olabilir.

Kampın 1,450 sakini tarafından seçilen yedi kişilik konseyin üyelerinden biri olan Mr. Hejazi “Ülkemizi seviyoruz ve onun için endişeleniyoruz.” diyor. “Biz yalnızca haklarımızı istiyoruz, Mısır ve Libya’da olduğu gibi demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Bunları alana kadar da dönmeyeceğiz. Ama bunların ne zaman olacağını bilmiyorum.”

Suriye Mart’tan beri, ailesi 40 yıldır ülkeyi demir yumrukla yöneten Esat’ın başında olduğu hükümete karşı yapılan protestoların etkisi altında.

Bazı protestocular ve ordudan kaçanlar devlete karşı silahlandı fakat özellikle Humus’ta bunlara sert taarruzlarla cevap verildi. Birkaç mülteci protesto organize ettiğini ya da hükümet karşıtı faaliyetleri yönettiğini kabul ediyor fakat çoğu Türkiye’ye kaçmalarının Esat yönetimi tarafından devlet düşmanı olarak damgalanmalarına sebep olmasından korkuyor.

Ülkelerinin yalnızca daha fazla şiddete sahne olacağına inanan mültecilerin çoğu hükümet düşene kadar dönmeyi tasavvur edemediklerini söylüyor. Ancak bu yakın bir tarihte gerçekleşeceğe benzemiyor.

Birleşmiş Milletler ayaklanma başladığından beri 3,500’den fazla insanın hayatını kaybettiğini açıkladı. Toplamda 24 bin mültecinin ise Lübnan ve Türkiye’ye kaçtığı tahmin ediliyor.

Suriyeli bir yetkilinin ve tanıkların söylediğine göre Suriye bu ay, ülkeye silah girişini engellemek için Lübnan sınırına mayın döşedi. Hükümete göre bu silahlar hükümet karşıtlarına gidiyor.

Türkiye’de kalan Suriyeliler arasında geri dönenlerin akıbetinin kötü olacağına dair yaygın bir inanç var. Görünen o ki, mültecilerin neredeyse tümü Suriye’ye geri dönenlerin sınırı geçer geçmez tutuklandığını ya da vurulduğunu biliyor.

Kaynak: New York Times / Liam Stack

Çeviri: Duygu Uç
http://multeci.tv/Article.aspx?PageID=252