Uluslararası Af Örgütü bugün yayımladığı
brifingde, AB’nin Türkiye'nin mülteciler için 'güvenli ülke'
olduğu varsayımına dayanarak sığınmacıları geri gönderme
planlarını derhal durdurmasını istedi.
Türkiye’nin sığınma başvurularını işleme alabilme kapasitesi bulunmuyor. Bunun anlamı, yüz binlerce sığınmacı ve mülteci yıllarca yasal bir belirsizlik içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Türkiye yetkilileri Uluslararası Af Örgütü'ne sığınma istatistiklerini vermeyi reddetmiştir. Ancak, yetkililer Nisan ayında 4 bine yakın başvurunun (yani 2015'te BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından kaydedilmiş 266 bin başvurunun yüzde 1.5'inin) işleme alındığını açıklamıştır..
3. Geçim
Suriyeli mülteciler ile diğer uyruklardan mültecilerin çok büyük bir bölümü herhangi bir devlet desteği olmaksızın barınacak bir yer bulmak zorundalar. Her ne kadar Türkiye yetkilileri 264,000’den fazla Suriyeli mülteciye güneydeki sınırındaki illerde bulunan kamplarda barınma imkânı sağlıyor olsa da, Suriyeli mültecilerin geri kalan %90’ı (2.48 milyon) için barınma olanağını sağlaması gerçekçi olarak mümkün değil. Diğer ülkelerden gelen 400,000 sığınmacı ve mülteci için yalnız 100 kişilik barınma olanağı mevcut. Tüm bunlar yaklaşık üç milyon sığınmacı ve mültecinin barınma sorunlarını ellerinden geldiğince kendi başlarına çözmek durumunda kalmaları anlamına geliyor.
Konuyla ilgili konuşan John Dalhuisen “Türkiye mültecileri ağırlama konusunda cömert davrandı; ancak AB liderlerine verdikleri sözlerle mevcut durum birbiriyle uyumlu değil. Sığınmacılar ve mülteciler Türkiye’de yılları bulan sürelerde sıkışıp kalıyorlar ve bekledikleri bu süre zarfında kendilerine destek verilmediği gibi kendi geçimlerini sağlama hakkı da verilmiyor” dedi.
"Güvenli Olmayan Sığınak: Türkiye’de Sığınmacılar ve Mülteciler Etkili Korumaya Erişemiyor"
başlıklı brifing, Türkiye'nin sığınma sistemindeki
eksiklikleri ve burada mültecilerin karşılaştıkları zorlukları
anlatarak, 18 Mart'ta imzalanan AB-Türkiye Anlaşması kapsamında yapılan
geri göndermelerin hukuka aykırı ve savunulamaz olduğunun altını
çiziyor.
Brifing, Türkiye'deki sığınma
sisteminin, üç milyondan fazla sığınmacı ve mülteciye çare bulmakta
zorlandığını gösteriyor. Bu sebeple sığınmacılar, yıllarca
başvurularının sonuçlanmasını beklemek zorunda kalıyor. Bu süre
zarfında, barınmak ve kendileri ile ailelerinin geçimini sağlayabilmek
için çok az destek alıyor, ya da hiç almıyorlar. Bazen dokuz yaşında
çocuklar bile ailelerine destek olabilmek için çalışıyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan
Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen,
"AB-Türkiye Anlaşması sorumsuzca ve hukuka aykırıdır. Uluslararası Af
Örgütü'nün bulguları Türkiye'nin üç milyondan fazla sığınmacı ile
mültecinin haklarına saygı duyarak ihtiyaçlarını
karşılayabileceği fikrinin bir kurgu olduğunu gözler önüne sermektedir"
dedi.
Dalhuisen sözlerine şöyle devam etti:
"AB, Avrupa'ya düzensiz varışları acımasızca engellemek için,
Türkiye'de gerçekten neler yaşandığını bilerek ve isteyerek yanlış
göstermektedir. Dünyada en fazla mülteci nüfusunu ağırlayan bir
ülkenin yeni oluşturulan sığınma sisteminin zorluklarla karşılaşması
beklenen bir durumdur. Tam olarak işleyen bir sığınma sisteminin
geliştirilmesi için Türkiye'yi destekleyen ve teşvik edici bir
tutum sergilenmesi önemli, fakat AB sanki halihazırda tam olarak işleyen
bir sistem varmış gibi hareket edemez."
Türkiye mültecileri korumakta başarısız kalıyor
Türkiye yaklaşık 2,75 milyon Suriyeli
mülteci ve diğer ülkelerden (başta Afganistan, Irak ve İran olmak üzere)
400 bin sığınmacı ile mülteciye ev sahipliği yapıyor. Mültecilere genel
olarak olumlu yaklaşımlarına rağmen, mevcut büyük mülteci
nüfusu Türkiye'nin yeni sığınma sistemi ve insanların temel
ihtiyaçlarının karşılanma kapasitesi üzerinde kaçınılmaz olarak baskı
yaratmakta.
Rapor, sığınmacıların Türkiye'ye geri
gönderilmelerinin uluslararası hukuka göre yasal olabilmesi
için Türkiye’deki sığınma sisteminin, gerekli olan üç önemli testte
nasıl başarısız olduğunu gösteriyor: statü, kalıcı çözümler, geçim.
1. Statü
Türkiye’nin sığınma başvurularını işleme alabilme kapasitesi bulunmuyor. Bunun anlamı, yüz binlerce sığınmacı ve mülteci yıllarca yasal bir belirsizlik içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Türkiye yetkilileri Uluslararası Af Örgütü'ne sığınma istatistiklerini vermeyi reddetmiştir. Ancak, yetkililer Nisan ayında 4 bine yakın başvurunun (yani 2015'te BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından kaydedilmiş 266 bin başvurunun yüzde 1.5'inin) işleme alındığını açıklamıştır..
2. Kalıcı çözümler
Mülteciler için kalıcı çözümler
entegrasyon, güvenli olan durumlarda menşe ülkelere geri dönüş ve üçüncü
ülkeye yeniden yerleştirmedir. Fakat, Türkiye Avrupalı olmayanlara
mülteci statüsü vermemekte ve bununla beraber entegrasyon süreci
sağlamamaktadır. Uluslararası toplumun ise sağladığı yeniden
yerleştirme imkanları/yerleri yeterli olmaktan çok uzak. Bu da
mültecileri çifte bir açmaza sokuyor; Türkiye’de yeni bir hayat
kuramazlarken, gelecekte başka bir ülkede yeniden
yerleştirilme olasılığı için -varsa bile- çok az bir umutları var.
Afgan bir kadın olan Faiza (ismi
değiştirilmiştir) ve kız kardeşi, İran'dan zorla evlendirilmekten
kurtulmak için kaçtılar ve Türkiye'de BMMYK tarafından mülteci olarak
tanındılar. Üç yıl boyunca yeniden yerleştirme ülkesi konsolosluğunun
kendilerini mülakata çağırmasını beyhude bir şekilde beklediler. En
sonunda bir kaçakçı teknesiyle hayatlarını tehlikeye atarak,
Yunanistan’a gitmekten başka bir çare bulamadılar.
Faiza, Türkiye’den güvenli ve düzenli
bir şekilde ayrılma imkânları olsaydı ve prosedürün tamamlanmasını
beklerken bir takım destek mekanizmalarına erişebilselerdi, ablası ile
birlikte Türkiye’de beklemeyi tercih edeceklerini söyledi. Faiza, “Eğer
yeniden yerleştirilme umudumuz olsaydı, kesinlikle beklerdik. Avrupa
yolculuğundan çok korkuyorduk, çünkü tehlikeli olduğunu biliyorduk. Ama
işte bu noktaya geldik çünkü umudumuz kalmamıştı. Kendi kendimize “Belki
öleceğiz, belki de istediğimiz yere ulaşamayacağız – ama önemli değil
çünkü artık Türkiye’de kalamayız” dedik” şeklinde konuştu.
3. Geçim
Suriyeli mülteciler ile diğer uyruklardan mültecilerin çok büyük bir bölümü herhangi bir devlet desteği olmaksızın barınacak bir yer bulmak zorundalar. Her ne kadar Türkiye yetkilileri 264,000’den fazla Suriyeli mülteciye güneydeki sınırındaki illerde bulunan kamplarda barınma imkânı sağlıyor olsa da, Suriyeli mültecilerin geri kalan %90’ı (2.48 milyon) için barınma olanağını sağlaması gerçekçi olarak mümkün değil. Diğer ülkelerden gelen 400,000 sığınmacı ve mülteci için yalnız 100 kişilik barınma olanağı mevcut. Tüm bunlar yaklaşık üç milyon sığınmacı ve mültecinin barınma sorunlarını ellerinden geldiğince kendi başlarına çözmek durumunda kalmaları anlamına geliyor.
Uluslararası Af Örgütü Mart 2016 ve
Mayıs 2016 tarihleri arasında Türkiye’deki 57
mülteciyle mülakatlar gerçekleştirdi. Görüşülen kişilerin tamamı
yetkililerden neredeyse hiç maddi yardım almaksızın hayatta kalmaya
çalıştıklarını, büyük bir bölümü ise aile bireylerinden, diğer
sığınmacılardan ya da dini cemaatlerden aldıkları hayır yardımlarına
bağımlı olduklarını aktardılar.
Mülteciler, Uluslararası Af Örgütü’ne
kira ödeme güçleri olmadığından ötürü oldukça kötü koşullarda ya da
derme-çatma yerlerde kaldıklarını ve bazen de camilerde, parklarda ve
metro istasyonlarında uyuduklarını ifade ettiler. Çocuklarından üçünün
boğulmasıyla sonuçlanan başarısız geçiş denemesinin ardından, iki Afgan
aile de İstanbul’da bir köprünün altında barınmaya çalışıyordu.
Konuyla ilgili konuşan John Dalhuisen “Türkiye mültecileri ağırlama konusunda cömert davrandı; ancak AB liderlerine verdikleri sözlerle mevcut durum birbiriyle uyumlu değil. Sığınmacılar ve mülteciler Türkiye’de yılları bulan sürelerde sıkışıp kalıyorlar ve bekledikleri bu süre zarfında kendilerine destek verilmediği gibi kendi geçimlerini sağlama hakkı da verilmiyor” dedi.
Dalhuisen sözlerine şöyle devam
etti: “Bu, Avrupalı liderler için gerçekle yüzleşme vaktidir.
Çatışmalardan kaçan insanlara yardım etme konusundaki yasal görevlerini
başkalarına devretmek siyasi açıdan avantajlı görünebilir. Ancak
Avrupalı liderler bunu hukuka uygun bir şekilde ya da hâlihazırda büyük
acılardan kaçan insanlara ek bir ıstırap vermeksizin yapabileceklerini
düşünüyorsa, feci bir şekilde yanılıyorlar.”
Çocuk mülteciler ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışıyor
Brifing ayrıca, Türkiye’deki mülteciler arasında çocuk işçiliğinin ailelerin temel ihtiyaçları karşılama mücadelesinden ötürü yaygın olduğuna da dikkat çekiyor.
Brifing ayrıca, Türkiye’deki mülteciler arasında çocuk işçiliğinin ailelerin temel ihtiyaçları karşılama mücadelesinden ötürü yaygın olduğuna da dikkat çekiyor.
Üç erkek çocuk annesi Suriyeli bir
kadın, Uluslararası Af Örgütü’ne ailenin geçimini dokuz yaşındaki
oğlunun bir markette çalışarak kazandığı günlük 5-10 TL ile
sağladıklarını ifade etti. Eşi Suriye’de şarapnel parçalarıyla
yaralandığı için çalışamıyor.
AB sorumluluğu devretmek yerine paylaşmalı
AB, sorumluluklarını Türkiye'nin üzerine
yıkmak yerine, hâlihazırda ülke içindeki mülteciler için iddialı
bir yeniden yerleştirme programı başlatma arayışında olmalı.
Türkiye, üç milyondan fazla sığınmacı ve
mülteciye ev sahipliği yaparak dünyadaki en fazla mülteci nüfusunu
ağırlarken, AB ülkelerinin tümü 2015 yılında dünyanın farklı
yerlerinden sadece toplam 8,155 mülteciyi yeniden yerleştirmiştir.
Bu hususa da değinen John
Dalhuisen, "Avrupa Birliği, zamanımızın en karanlık insani
felaketlerinden birine, insanları dışarıda tutmak için tel örgüler
dikerek, daha fazla sınır muhafızı konuşlandırarak ve komşu
ülkelerle tehlikeli anlaşmalara imza atarak cevap vermiştir. Bunun
sonu sefalet, ızdırap ve denizlerde daha fazla ölümdür" dedi.
Arkaplan:
AB-Türkiye anlaşması Türkiye'den Afganistan, Irak ve Suriye'ye yapılan
zorla geri göndermelerle şimdiden zedelenmiştir
18 Mart 2016 tarihinde, AB ve Türkiye,
göç kontrolü hususunda resmi bir açıklama düzeyinde kalan geniş kapsamlı
bir mutabakata vardı. 6 milyar Avro ve AB'den alınan siyasi tavizler
karşılığında, Türkiye 20 Mart'tan sonra Yunanistan adalarına geçiş yapan
tüm "düzensiz göçmenleri" geri almayı kabul etti.
AB-Türkiye Anlaşması Türkiye'nin
sığınmacıların ve mültecilerin geri gönderilebileceği güvenli bir ülke
olduğu varsayımı ile meşrulaştırılmıştır. Türkiye'de mülteci haklarına
saygı duyulmamasının ötesinde (bu raporun konusu olan), bir
ülke insanları ciddi insan hakları ihlalleri riski ile
karşılaşabilecekleri diğer ülkelere geri gönderiyorsa, bu, o
ülkenin “güvenli” olmamasının başka bir sebebidir. Uluslararası Af
Örgütü'nün 2015 sonu ve 2016 başında yaptığı araştırmalar,
Türkiye'deki sığınmacı ve mültecilerin, Afganistan, Irak ve Suriye
gibi ciddi insan hakları ihlalleri riski yaşanma ihtimali olan ülkelere
geri gönderildiğini göstermiştir.
Brifingin Türkçe versiyonuna ulaşmak için lütfen tıklayınız.
Brifingin İngilizce versiyonuna ulaşmak için lütfen tıklayınız.
Açıklamanın İngilizce versiyonuna ulaşmak için lütfen tıklayınız.Brifingin Türkçe versiyonuna ulaşmak için lütfen tıklayınız.
Brifingin İngilizce versiyonuna ulaşmak için lütfen tıklayınız.